Odamın tabanının köşegenine bile sığmıyorum.Odamın köşegeni ve odamın tabanının köşegeni.biri birinden daha uzun fakat siz hiç 37 derecelik açıyla yerçekimine meydan okuyanı gördünüz mü? Fünikülerdeydi bir gün çoğu günler olduğu gibi ve füniküler Kabataş ve Taksim arasındaki vektörel uzaklığın yarattığı bir açı vardı ve o yerin altındayken kendinden onlarca metre yukarıdaki birbirini bakış açısına göre kesen,kesiştiren birbirine çakışan ve sıra dağlar gibi layerlar gibi katlar gibi sıralanan o binaları düşündü.Denizdeki konumuna göre değişiyordu insanın tüm o görüntü çizebilseydi onu şimdi hemen şurada çizebilmek isterdi fakat vektörel uzaklık demiştik sahi ya iki insanın birbirine vektörel uzaklığı mıydı önemli olan yoksa uzaklığı mıydı? Fünikülerin gidişini düşündü yine beynindeki o düşünceler spiralinden bir yerden çıkıp başka bir kata giderek fakat yine aynı yere geleceğini bilerek,ah şimdi tüm bu düşündüklerini gösterebilmeyi ne kadar isterdi bazen kelimeler cidden yetersiz kalıyor ve görselliğin girmesi gerekiyordu araya.Ama ya dur o anlamıştı ki önemli olan altındaki taban değil.O yaratmıyordu asıl düzlüğü,önemli olan yerin çekiminin hangi noktaya göre ayarlanmış olduğuydu ve yer çekimi hepsinden etkindi, fünikülerden de.

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder