İnternet kişilikleri üzerine bir yazı.

Bir blogspot hesabındasınız,bir kitapta değil.bir yazarı değil sıradan bir insanı okuyorsunuz.Bunun sebebi kitap okumaktan hoşlanmıyor oluşunuz değil,yeni arayışlar içinde oluşunuzdur.Belki de yıllar öncesinde birkaç dahinin fikrettiği,birkaçının boyut kazandırdığı birkaçınınsa geliştirdiği teknolojik unsurun büyüsüne kapılmışsınız,hayır yalnızca siz değil bizler kapılmışız.Hem de o kadar kaptırmışız ki artık ikinci bir hayatımız var.Akşam eve geldiğimizde bizi bekleyen bir bilgisayarımız,birçoğumuz ona "bir bakıp çık"mazsak olmaz.ama bağımlılık bu.Yine kendi isteğimizle yarattığımız,kendimize küçük mutluluklar yaratmak için kullandığımız ama internet hayatı kolaylaştırır ilkesinin arkasına sığındığımız yalanlar.hayatımızı kolaylaştırıyor belki ama psikolojik anlamda bizi çöküntüye uğratıyor.Çöküyoruz çünkü internet üzerinde olan şeyleri o kadar önemsiyoruz ki..Çoğumuzun facebook hesabı var.Bir çok ilşikimizi ya da ilişkilerimizin büyük bir kısmını artık ordan yürütür hale geldik,gerçek hayatta gördüğümüz insanları ordan bulup konuşmaya çabalıyor,arkadaşlarımızla ilişkimizi ordan geliştirmeye çalışıyor,ya da bitiriyoruz.evet bitiriyoruz çünkü aslında görülmemesi gereken şeyleri de ifşa ediyoruz.bazı sırlarımızın kalmasının ve mahremiyetin bizi  insanlar karşısında ne kadar değerli kılabileceğini bilmiyor muyuz.Yoksa gittikçe asosyal bir hayata mı gidiyoruz.fotoğraflar çekiyoruz ve o fotoğraflardaki insanlarla o kadar samimiyiz ki yani bilgisayar penceresi ekranından öyle görünüyoruz.İnsanlara ulaşmanın bu denli kolay olmasının kötü sonuçlara sebep olabileceğini düşünüyor muyuz.Kafamızdan senaryolar uyduruyor muyuz,evet bu uydurduğumuz senaryolar gerçek olabilir.Sizden nefret eden biri sevgiliizle aranızı ordan bozabilir,tüm yakın arkadaşlarınızla arkadaş olmaya çalışabilir.sizi ordan tehdit edebilirler,resimlerinizi (ç)alabilirler.Ama bunların hiçbirini umursamıyoruz çünkü artık sadece ekranlara yansıttığımız ilşkilerimiz var,biz çok mutluyuz tablosu var cam arkasından göstermek istediğimiz.
08 Aralık 2010 Çarşamba

Hiç yorum yok:

Yorum Gönder